Kendimi hiç gelinlikle hayat etmedim ben. O prenses edasıyla yaşayanlardan hep farklıydım. Atarlı, giderdi, hani hep kavgalara karışan kız çocukları var ya, ben onlar gibi büyüdüm. Elbiseyi bile ağlaya zırlaya giyerdim işte, siz düşünün. Hal böyleyken sevda dedikleri şey ne kadar uzaktı kim bilir. Yaklaşanı vururum edası hep bende...
Sonra bir gün internet arkadaşı edindim kendime, adı Erdi. Msn vardı o zamanlar, tarih oldukça eski tabii. Dertlestik, konuştuk, cok iyi iki dost olduk. Cevap vermeyince küserdik birbirimize,hepsinde aslında cilve. Arkadaş mı,sevgili mi arada yuvarlandığınız tatlı dönem işte.
Günlerden bir gün, hatta 2009'un Mart ayı, tamda 22 si, İzmit'in meşhur Sekapark'ı, buluşalım dedik. O geldi, bunca zaman beklediğim oymuş gibi, adım atışına bile hayran bırakarak geldi yanıma. Ellerimi tuttu, bütün eksiğim oymuş meğerse, canıma can oldu. Aynaya daha sık bakmama sebep, yanına giderken cici kız edalarına büründüğüm hal oldu.
Aşıktık elbet besbelli ama daha önemlisi çok sevdim ben bu adamı, yüreğim yerinden sökülür gibi olur hala, cok fazla.
Çok düzen değiştirdik biz, birbirimize yakın olmak için bütün yolları denedik. Vakit oldu mesafeye yenildik, vakit oldu yine sarıldık birbirimize. Ne olursa olsun eksilmedi sadakatimiz, koparmadı hiç Mevlam bizi.
Dahası biz hiç şu zaman evleniriz diye toz pembe hayaller de kurmadık.
Bir gün çıktı ağzımızdan artık olsun diye, ağızdan çıktığı kadar kolay olmayacaktı tabii. Kabullendirmekte zordu, uzakların gelini olacağımı benimsetmekte zordu. İstemeye gelinen son güne kadar babamın 'Hayır' deyişini bilirim. Yaradan nasip etmiş demek, yürüdü rayında bizim tren.
Şimdi elimde bir cüzdan var. Üstüne 'Aile Cüzdanı' yazmışlar. Bence yanlış yazılmış tabii, onun adı 'Zafer'
İnanın, dua edin. Şu iki satır bizim 8 senemizin milyonda biri değil. Ama elimde tuttuğum bu cüzdan var ya, inancın adı, geleceğimin umudu. Ve İzmit'te elimi tutan adam, evet o artık benim kocam.
Hislerimi anlatmak çok zor. Hala gözlerim doluyor aklıma geldikçe. Hayatımın en zor saatlerinden bahsetmek istiyorum size. Biliyorum ki,bir nebze de olsa alır içimdeki yangını.
Zerre heyecanlanmadan geldik son güne. O kadar rahattık ki, sanki yarın evlenecek olan biz değiliz. Öyle ki düğünden 1 gece önce arkadaşlarımızla buluştuk. Muhabbet sohbet, her zamanki bol kahkahalı günlerden biri. Gündem bizim düğün tabii. Yarın düğünümüz var lan bizim !
Saat 23:00, ne olduğunu hatırlamadığım ;ama düğünle alakalı olduğuna emin olduğum bir soruydu sorduğum. Erdi 'Ne düğünü, ülkede darbe oluyor.' dedi bana. Nasıl yani, ne darbesi ? Hani şu insanların asıldığı, askerin devletin her kademesini parçaladığı darbe mi ? Bizi her seferinde alaşağı eden darbe ? Ülke iyi yerlerdeydi, ekonomi iyiydi, ne darbesi ? Yok, hayır, olamaz. Ülke elden gidemez. Benim ülkemde olmaz böyle şeyler. Gözlerimi diktim gökyüzüne, 'Sen neylersen güzel eylersin, kimseye ihtiyacımız yok senden başka, kun fe ye kun...' Hem düğünümüz var bizim. 9 yıl kolay değil, bitirdik. Nişanda tansiyonu düşmüş salonda bayılmış gelin, kınadan 1 gece önce sel basmış apartmanı gelin, annesi kına gecesi merdivenlerden düşmüş gelin, düğün günü darbeye yeltenmiş bazıları gelin. Söylerken kelimelere basit gelse de öyle yoruyor ki insanı bunlar, keşke içimde bir ayna olsa da direk görebilseniz keşke.
Kalabalık ortamlarda çok bulunmayalım dedik, eve döndük. İnternette her şey yanlı, açtım televizyonu, beklediğimden daha kötü her şey. Gelinlikmiş, düğünmüş görmüyor gözüm. Olur, bugün olmaz belki diyorum nisanlıma yarın olur, nikah olur, bir şekilde olur ama önce vatan. Allah var, Allah yar, ülkemi koru ya Rab !
İzledikçe kahroldum. Askerleri yatırıp kemerle döven insan evladını seyrettim. Nasıl olur ya ? Er ne demek ? Kanunsuz emirmiş. Olmaz olamaz, benim 20 yaşında Mehmet'im bilmez. PKK demişler, bomba demişler, ne bilsin Mehmet. Yazık ki biz de 20 yaşında körpe ana kuzularını falakaya yatırıyoruz. Ya tutuyorsun demeyin, asla. Sap ve saman benim meselem. Erleri, rütbesizleri attılar önümüze bu girişimi yapmak isteyenler, benim TSK mın güzel formasını lekelediler. Unutamıyorum, gözümün önünden gitmiyor Polis'imin Asker'ime 'Kardesim o benim, vurur muyum hiç.' deyişini. Unutamıyorum TRT muhabiri Tijen Karaş 'ın alnındaki teri, gözündeki korkuyu. Tankın içinde 'Ben vatanı satar mıyım, neyin ne olduğunu bilmiyorum, komutanlar kandırdı abi' diyen o suratın sahibini unutamıyorum. İnsanlıktan çıkıp kafa kesen, üstünde işaretler yapan körelmiş zihniyetleri de utanarak kazıyorum hafızama.
Unuttunuz ! Çok çabuk unuttunuz. Lafım sadece erler için, büyükleri değil meselem. Yem diye attılar önümüze darbe yapmak isteyenler önümüze. Biz de milletçe yağmaladık, falaka çektik, kafa kestik. Bu ayıp yapanın değil, hepimizin. PKK var başımızda, rahat uyuyorsunuz değil mi yataklarınızda, hala onlar koruyor diye rahat uyuyorsunuz. Biz uyuyalım diye onlar uyumuyor, ayazda, kavurucu sıcakta canı pahasına nöbet tutuyor. Ellerine kına yakılarak gönderilen ana kuzuları, sahi canınız yanmadı mı hiç ?
Kendim için korkmadım ki. Kardeşim daha çok küçük, ufacık bebekler. Biz bunları nasıl anlatırız ? Sevgisini aşılamaya çalışırken vatanın, vatan elden gidiyor yavrum nasıl deriz. Polisimizle askerimiz birbirini kırıyor, anlatılır mı bu ? Çok zor çok.
Saat 04:30, televizyonu kapattım. Düğünümüz için Artvin'den, Kütahya'dan, İstanbul, Ankara, Aydın, Samsun... 100 kişi nerdeyse yolda olan. Anneme gelmeyin, geri dönün dedim. Kendime değil, ya onlara bir şey olursa korkusu. 'Ne olursa olsun geliyoruz kızım.' cümlesi döküldü dudaklarından annemin, sesi titriyor ama. Benimse telefonun ucunda gözümden akan iki damla gözyaşı. Rabbim sen sabaha aileme kavuşmayı nasip et.
16 Temmuz 2016, Artvin'den 25 kişi, Kütahya'dan 15 kişi kazasız belasız geldi. İstanbul hala karışık, onlar gelemedi. Ankara ve Aydın'dan gelen kuzenlerim Polatlı'da kalmışlar. Aklım hep onlarda. Kuaför saati dediler, gittik. Gelin değil cenazeyim ben. Suratım kireç, makyaj mı renklendirecek beni ?Saclarım yapılıyor, ben sadece televizyon izliyorum. Gözler nemli hala, makyaja aldıklarında 'Ağlama artık.' dedi makyöz. Elde mi ? Makyajım akmış, ülke kan ağlıyor keşke benden akan iki damla fayda etse, keşke...
Davul ve konvoy yok. İstemedik. 127 şehit varken ülkemde, askerim, polisim, devletim bu hallerdeyken sokakları inletemem ben. Gelinlik var üstümde ama ülkem kan kırmızı bugün. Ben bu beyaz şeyi nasıl giyerim, neler geçiyor aklımdan bilseniz.
Gelin almaya geldiklerinde bile ben haber izliyordum. Üstümde gelinlik, elimde mendil, ağlıyordum. 2 saat kalmış düğüne, beni almaya geldiler, hoca kapıda. Ellerimi o dua ederken bir kez daha açtım semaya. Allah sen koru vatanımı, bugün senden tek dileğim, tek duam bu.
Salona gittik, heyecan mı ? O ne demek ? Gelin odasında haberler takip ediyoruz. Duyarlılık demeyin buna, hiçbir şey olmamış gibi davranamadık biz.
Salona giriş saati geldi, suratlarımız sirke satıyor. 'Gülün' dediler bize, kolaymış gibi. Misafirlerimiz gelmiş bugün için, bizim için, vicdan azabı duya duya gülelim bakalım, şehit sayısı artmış mıdır diye düşüne düşüne oynayalım bakalım. Dışarda neler oluyor habersiziz, ama biz 9 yılın ardından bugün evleniyoruz. Çok beklediğim o günü kazasız belasız atlattık evet. Hala bir devletimiz var diye, şükürler olsun, şükürler olsun.
Gelinlik üstümde, haberler izliyoruz. 3 saat haber alamadık ne oluyor ne bitiyor ölüyoruz meraktan, gelen misafirler geri dönecekler, isyan bastırıldı ama ortalık anladığımız kadarıyla hala karışık. Yola çıkacaktık geceden, gitmedik. Beyin yorgunluğu, uykusuz geçirdiğimiz bir gece öncesi, misafirleri düşünmemiz, moral bozukluğu, vicdan azabı... En azından sabaha dedik, sabaha gidelim. Benim güzel Ankara'mın yolunu kullanamadık, başka yollardan geldik Antalya'ya ve su anda otelden yazıyorum bu satırları size. Yolda farkettiģim en büyük şey, balkonlara asılı bayraklar, vatanı için canını feda etmeye hazır onlarca insan, ülkemin güzelliği...
Teşekkürler Allah'ım bize böyle güzellikler verdiğin için. Devletime de zeval verme ne olur. Birlik ve beraberliği unutturma bizlere. Elele olmayı, Adem ve Havva dan olma kardeşliği silme hafızalarımızdan. Dışardan bir şey olmaz ya, içerden biz bize kırılmayalım Ya Rab ! Asker, polis,bayrak bizim. Sen ezanları dindirme, dilimizden duaları eksik ettirme.
Ben şanslıydım, hala şanslıyım. Bir devletim var, Müslüman'ım, duanın gücüne inanıyorum. Ulu Önder'imizin bize armağanı bu vatana ama sokağa dökülerek, ama nöbet tutarak, çokça dua ederek biz sahip çıkacağız. Çocuklarımıza güzel, mutlu son dolu masallar anlatacağız.
Asla umudumu kesmiyorum, güzel günler çok yakın, iyi kalpli insanlar hala var ve son iyi insana kadar ben inanmaya devam edeceğim. İnanın, dua edin. Güneş hala doğuyor, her karanlık geceden sonra doğar, gece ne kadar zor geçerse geçsin, sabah ısınır içimiz. Şimdi uzatın kafanızı camdan, gökyüzü mavi, gün hala ışıyor.
Sonsuz teşekkürler Rabbim, güzel günlerimiz çok yakın..
Tavsiye verecek kadar tecrübeli bir insan değilim ben, öncelikli olarak bunu belirtmek istiyorum. Sadece nelere dikkat ettim, neydi eksik olan, bunun gibi şeyleri paylaşmak niyetim. Faydalı olur mu bilemiyorum ama, dilerim ki umduğum gibi olur.
Misafirlere neler ikram ettik kısmından başlayalım.
Karadenizli olmanın adetlerinden olsa gerek, baklava şart bizde. Sofra boş bile kalsa, insanlar yiyecek yemek bile bulamasa o baklava orda olacak 😁 2 tepsi yapmayın kızlar bizim gibi, yaz günü şerbetli tatlı yenmiyor, valla kimse yüzüne bakmadı desem yeridir. Yine de yaparsanız sonrasında şekerlenmiş baklava kemirirsiniz benden söylemesi 😁 Sonrasında su böreği, gül böreği, sulu köfte, olmazsa olmaz milli görevimiz pilav, düğün çorbası ve diğer pasta türleriyle tamamladık biz yemek kısmını. Genel tavsiyem kahvaltı türleri üzerine yoğunlaşmanız, zira geriye kalan hiçbir şey yenmiyor.
Elbisem ve elbisemin neden beyaz olduğu çok soruldu bana. Hatta bazıları suç işlemişim ve bu suçun sonucunda idam edilecekmişim edasında 😃 'Neden beyaz?', 'Neden gelinliğin büyüsünü bozdunuz?' gibi gibi gibi... Ben gelinlikle dış çekime girmek istemedim, dış çekimim de Samsun'da denizi kullanarak yapılsın istedim. Yine aynı şekilde yarın dış çekimi halledip,düğünden sonraya hiçbir şey bırakmamak niyetindeyim. Kabarık kabarık etekli klişe çekimlerden ziyade beyaz bir elbise düşündüm. Kına gecesi için de bir elbise alınacaktı, genelde kırmızı ve ya mor tercih ediliyor farkındayım. Biraz ekonomik davranmaya çalıştım burda, hemde beni ailemin gelin edasında memleketimde görmesini istedim. Sonuç olarak elbisemi önce kına gecemde, elimde bir buketle giydim, pişman değilim 😁 Darısı yarın dış çekime. İnşallah güzel şeyler yakalarız. ☺ ( Merak edenler için belirteyim elbise özel tasarım, Çorum da Bella mağazasından satın alındı, 895 TL)
Elbise ile ilgili detaylar bitti ama bir de içi var bunun, kahrolası çamaşırlar 😀 Göğüs dropu düzgün durmadığı için, çamaşır olmadan kullanmadım maalesef. Meredin sırtı da boydan boya açık, sırtı şeffaf olanlar kurtarıcım oldu diyemeyeceğim; mecbur onu giydim ama su anda sırtımda şeffaf kısmın kestiği 3 şerit var. Ben hayatımda bu kadar rahatsız bir şey daha görmedim 😑 Bir de don var ki, başa bela. Saç baş yapıldı, makyaj tamam gidiyorum ben artık derken, arkamdan bir ses içiniz gözüküyor. Ya bu elbise 3 astarlı, üstü dantel, dikissiz donum var benim bir kere, olmaz yani. 😀 Telefonun ışığını bir açtılar ki o da ne? Ten rengi yerine beyaz don almışım ! Bütün meseleyi bozan aralarında neredeyse tek ton oynamayacak renk secimim. Gözlerimde çok keskindir oysa ki, aşkın gözleri kör eden hali buydu galiba 😁 Neyse 4 bir yana koşturdum insanları, herkes ten rengi dikissiz don avına çıktı. Bizim oralar küçük, mahrumiyet bölgesi. Öyle her aradığını çat diye bulmam imkansız. 😃 Don geldi bana, üst kısmı dikişli, başka da yok. Artık el mahkum, giydim. Dans videosunda belimi kesen kısım tam olarak lastik 😀 Bunu da bana yazanlar oldu, açıklaması budur arkadaşlar 😁 Şimdi bunları mahrem, neden yazdın, odur budur diye döşemeyin bana allasen. Hatalarımı anlatıyorum, benim blogum değil mi yaa 😂😂 Hem 'Bu kilodumu şurdan aldım, geceliklerim burdan.' diye yazan paylaşan kızlarımız var, onlara yoğunlaşın, benimki kendimle dalga geçmek.😃😃
Kına hediyeliklerimiz var bir de. Tembellikten 70 tane yaptığım ignedenlik, 100 tane yaptığım kahve şişesi ve 200 tane kına. 70 ve 100luk kısmı hiç görmedim, zaten duyduğuma göre yetmemiş.😁 200 kınadan da bir tane bile görmedim,ama o yetti sanırım. Teyzeler ondan bana gelmedi diye şikayet etmedi henüz 😁 Kına tacı, nedime bileklikleri, kına mumları hepsi tamamdı. (Kına halkası ne kadar büyük olursa görüntü o kadar güzel oluyor bu arada) Toz kınayı dağıttığımız kap küçük geldi bize, yetmedi. Plastik kaba kaldık bizde. Siz yanınıza her ihtimale karşı borcam falan alın, üstüne mum dikip süslesinler, görüntü daha güzel oluyor, bu bizim eksiğimizdi mesela. Kınanızı kaşıkla koydurmayın elinize,benim eller şu anda facia. Yakan kişinin parmaklarıyla düzeltmesi şekil açısından daha iyi olur. Şu an avuç iclerimden bahsetmek istemiyorum 😁😁 Ben kına tahtı falan da getirtmedim mesela. Zaten alan 150 kişilik falandı, tahta sadece 500 TL isteyince vazgeçtim bende. Cimri falan değilim 😀 Sadece 2 fotoğraf çekinmek için üstüne binecegim zırzavat çok gereksiz geldi bana. Dahası salondaki masa sandalyeleri falan da giydirtmedim. Salonun kendisi zaten fıstık gibi, deniz manzaralı, her fazla detay gereksiz geldi bana.Ahsap kombin gayet şık ve güzeldi. Fotoğrafçı da tutmadım hatta. Makinesi olan kuzenim, arkadaşlarım vardı. Bir sürü güzel fotoğraflar edindik sayesinde. Dur kız, cok cimri davranmışım ben. 😁 Valla düğün dernek arefesinde o kadar çok masraf oluyor ki, nişanlın ya da senden çıkan miktar diye düşünmeyin, cepler ortak. Paraya pula çok düşen bir insan değilim ama israf kısmına aşırı karşıyım. Kendimi unutup o dönemi çeyiz döneminde yapmışım zaten, köpekler gibi pişmanım hala. Gerçekten fazlası günah. Yani ben böyle düşünüyorum, seçimlere elbet sonsuz saygım.
Kına gecesinin ertesi günü gelin uğurlamam vardı. Oturdum saçımı makyajımı kendim yaptım. 1 saatlik sürecek bir tören için gereksiz buldum bunca detayı. Daha doğrusu o kadar çok yoruldum ki, artık akışına bıraktım ve dua ettim rast gitmesi için. Çok şükür oldu. Planlar ise yaramıyor her zaman, doğaçlama takılmak en güzeli.
Misafirler kusur aramaz o dönemde, mükemmel olmaya çalışmayın, o sıfat sadece Yaradan'a mahsus. Bırakın eksik olsun, bırakın olmayıversin, siz huzurlu olsun.
Sevdiğiniz adama bakınca gözleriniz ışıl ışıl oluyorsa, gurur duyuyorsanız birbirinizle tamamdır o iş. Gerisini atın gitsin çöpe.
Benim size kendime dair anlatabileceklerim bu kadar. Hep diyorum, bolca dua. Sakın eksik etmeyin. Keyifli günler diliyorum 😙
Peki o halde başlayalım. :)
Hikâyemizi anlatmak için biraz geriye gitmem gerekiyor, duanın gücü demiştim, anlatmak istiyorum.
O halde başlayalım.
24 Ağustos 2015
O gün aynı apartmanda oturduğumuz dayımın oğlunun düğünü vardı, ne heveslerle hazırlandık, tek bildiğimiz devasa bir düğün olacağı ve heyecandan kaçan uykularımızdı. Tam o gün işte, Artvin de yaşanan, kiminizin bildiği o büyük sel felaketi, evimizin içine dolan su, birbirimizden haber alamayışımız, suyun içinde kamyon kasasında mahsur kalan eşimiz dostumuz, çığlık çığlığa balkonlardan bağrışımız, sinir krizlerimiz, gelinimizin gözyaşları, apartmanların balkonlarından kepçeyle çıkarılışımız, daha anlatayım mı ?
Biz o günü yeryüzüne inmiş bir melek edasında tanıdığım bir kadın sayesinde, onun duaları sayesinde ölüm olmadan atlattık. Maddi hasarlarımız çok büyüktü ama kimse düşünmedi, tek derdimiz bizim o gün evden çıkacak olan gelinimiz
O gün gelin olamadı benim güzel kuzum, ama ertesi gün o kadar güzel bir düğün yaptık ki, anlatılmaz. Dillere destandır hala, gözlerimizdeki ıslaklığı yok ettik, oynadık, eğlendik, sonra da yolladık onları tatillerine.
O kadar çok detay var ki, tek bildiğim hepimiz çığlık çığlığa istemeden de olsa isyan ederken ağzını mühürlemiş bir kadın, sadece dua etti. Evet, o gelinimizin annesi. Rabbim hep kalbine göre versin.
8 Temmuz 2016
Benim yarın kına gecem var. Hemen herkes önceki gece bizdeydi zaten. Son son güldük eğlendik. Hoparlörden sel uyarısı yapılıyor ama 'Yok artık, hep biz mi ? diyoruz. Oysa ki ne demek o cümle, ne kadar yanlış konuşmuşum değil mi ? Şakır şakır yağan yağmura inat sakinliģimi korudum, bildim ki geçecek, olmaz. En fazlasını gördük diye geçirdim içimden, annemin 'Arabaları çekin, su taştı, geliyor.' demesine kadar. Bir panikle indim ve apartmanda dizlerime kadar su. Yarın kına gecem var ! Ertesi gün gelin uğurlamam. Eve koşup bağıra bağıra ağladığımı hatırlıyorum, az önce anlattığım gelinimiz var ya, kardeşimiz hatta bizim. O da yanımda, onunla beraber ağladık. Baktım yine ağzımdan olur olmaz şeyler çıkıyor, isyana meylediyorum. Koşa koşa gidip abdest aldım, Kuran okudum. Ne okudun derseniz hatırlamıyorum ama epeyce bir süre hiçbir şey düşünmeden okudum. Elimden bıraktığımda içimde olan bütün karanlıklar gitmiş ferahlamıştım, içimdeki yangına üfledi sanki birileri. Bir süre sonra su çekilmeye başladı, belediye ekipleri geldi, yağmur dindi dahası güneş yakmaya başladı.
Şimdi bana söyleyin Rabbim neye deva değil ki ? Dua diyorum sadece dua...
9 Temmuz 2016
Bugün kına gecem var ! Sıfır heyecan ama. Hatta kuaföre gidesiye uyuduk desem yeridir. Kuaför faslı geldi oraya gittik, kuaförde de güle oynaya, sorunsuz saatler geçirdik, ver elini kına salonu...
Çok keyifli başladık, sorunsuz. Müzisyenler iyi, içerisi kalabalık, misafirlerim mutlu o kadar güzeldi ki.
Elbise değiştirecegim kısıma geldi sıra, alta ekleyeceģim fotoğraflarda görürsünüz ahşap merdivenlerden ulaştığımız, ahşap klübü tarzında. Kıyafet değiştirirken tabii ki annem yanımda. Sonrası mı ? Merdivenlerden inerken bir ses duydum, ardımdan beni takip eden annem o merdivenlerden düşmüş yerde yatıyordu. İçim paramparça, annem yaa annem. Başka bir şey var mı ? Hemen doğruldu canım ama hala düşündüğü ben, iyiyim ben ama üstüm çamur oldu. Kötü olsan der misin be annem ? Ben üzülmeyeyim diye hepsi bilirim. Ondan sonrasını pek hatırlamıyorum açıkçası. O gece benim için bitmişti, kınamı yakıyorlar benim derdim annem. Yanıma geldiğinde nasıl sarıldım nasıl, o düştü ama benim canım yandı. Kim bilir ne kadar acısı vardı da söylemedi. Öyle ya, hem boyun fıtığı, hem bel. Üstüne 2 metre mesafeden düştü, yerler çakıl Allahtan, 5 cm geriye düştü beton duvar... Allah ım esirgesin, hep verilmiş sadakalar bunlar. Annemin iyi olduğuna emin olunca yüzüm gülmeye başladı benim. Gece yine devam etti, en güzel haliyle. Sorunsuz atlattık ; bütün gece dua ettim ama, hep okudum bize.
Demem o ki arkadaşlar her haline şükretmeli insan. Zor zamanlar değil sadece dua etmek için var olan, mutluyken de et ki Rabbim dara düştüğünde açsın sana tüm hayır kapılarını...
Ve 10 Temmuz 2016
Benim evime vedam. Baba evi oldu artık adı oranın. Beni gören herkes ağlıyor, dedem köşe bucak kaçıyor benden. Elinde büyüdüğüm amcam dayanamamış, annemin surat bembeyaz, babamı hiç görmedim bile, babaannem hıçkırıyor köşede. Tulum hiç bu kadar acılı çaldı mı ? Kuzenimin elinde kırmızı kuşak, dualarla dolandı belime. Ben gidiyorum memleket. Ardımda herkesi bıraktım, misafirim artık bu evde. Çıkarken son kez baktım odama, cok iclendim, eşime baktım sinirlendim. Sanki zorla götürüyor beni, sanki 9 yıldır o anı bekleyen ben değilim. Gözlerim kan damlatıyor adeta, gidiyorum ben, kendinize iyi bakin olur mu ? Allah'ım sana emanet hepsi, senden başka kimsem yok emanet edecek, sen koru Ya Rab hepsini.
Kardeşim ! Kızım ! Senden son ricam, en büyük ricam, oku. Kalem düşmesin elinden, yaşadığın her güne şükret. Ben yokken anne babamıza sahip çık olur mu ?
...
Şu anda yine ağlıyorum ama yazdım işte. Bilin istedim beni, onu surdan aldım, bunu burdan aldım yazısından önce neler yaşadığımı bilin istedim. Belki kusursuzluk arayanlara örnek olurum, bunu istedim.
Hep neseliyim, hep dalgaya alırım hayatı, evet. Yarım saat sonra yine aynı Gizem olurum ben. Ama semaya ellerimi açmaktan 27 yıldır vazgeçmedim, vazgeçmem.
Hepinize dua edeceğim, sizde beni unutmayın olur mu ?
Tüm anlarıyla 3 günüm